Tarikat Nedir?
Muhammet Şahı Nakşibendî (k.d.) hocam, Abdulkadir Geylani, (k.d.) Tarikat-ı Aliyye’yi kitabına yazasın, İnternet aracılığıyla âleme duyurasın, sohbetlerinden istifade edeler. Hak’kı, hakikati, anlayanlar. Düştükleri müşkülattan kurtulup, doğru yol bulanlar. Numan Bin Sadık’ın kıssasından hisse alalar. İki senem olmasaydı Numan helak olurdu.
Coşkun bir ırmağın coşup deryaya akması, deryaya karışması mana aleminin yolcusu gibi. Aşkı muhabbet seline karışıp, Muhammet bahrine taşıp, dökülerek, deryada yok olması şeklidir. Tarikat bu şekli anlatır. Tarikat; aşkı muhabbetin kıvılcımıdır ki; gönüllerde onu yandırır.
Ahmet’el Rufai Hazretleri; Aşkım cihanı yandırır, söndürecek hiçbir şey bulamazdılar, Ahmed-i Kibriya’dan edep eyledik Halkayı zikrimiz, asumanın nurundan nur durur. Aşka düşeni, yakar yandırır. Biz zülfü yâre bağlıyız. Onun aşkını, çekmekteyiz. Deryaya onu dökmekteyiz. Deryadan alıp, onu dökmekteyiz. Bu bataklıklar; bizim aşkı sevdamızdan yanıp kuruyacak. Küle dönecek. Aşkımız her tarafı saracak. Onların yaktıkları ateşi söndürecek, gülüşene çevirecek.
Közümüz, kordur bizim. Kor yanmakta. Özümüz, nurdur bizim. Kafir, mümin ayırmakta. İşimiz kârdır bizim. Bayılıp ayılmaya bize sela dediler. Aslını duyurmaya, çarkı devran kurduk. Hamurun yoğurmaya, taksim yapmaya geldik. Mayamız Muhammet’tir,
Tarikat dört kapıdır. Yar köşküne varmaya kırkmerdiven çıkarlar. Yar köşkünü bulmaya kamil mürşit lazımıdır. Bilmeli ki; hümaya kol kanat açarlar, uçmak için darul bakaya. Aldırış etmezler zevki, sefaya. Adem (a.s.) üç yüz yıl ağladı kavuşmak için Havva’ya. Şehvetine kul olma gel sen bak bu köhnedeki humaya. Zernişan boyun eydirniş baksana aşkı sevdaya. İdris bile çok zikretti, yalvardı; Gani Mevla’ya. Hak Teâla sırrın gizlemiş baksana Yasin, Ta Ha’ya.
Kadir Süresi:
1-Muhakkak ki biz onu, Kadir gecesinde indirdik.
2-Kadir gecesinin ne olduğunu, sana ne şey bildirdi.
3-Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.
4-Onda melekler ve ruh, Rab’lerinin izni ile her bir emir için ine verirler.
5-O gece tan yeri ağarıncaya deyin bir selamettir.
Kişi bu sürenin sırrına erse; altı yüz kere hacca gitmiş olur. İkinci ayetin sırrına erse, üçüncü ayetin ecrini bulur, o geceki dördüncü ayet zuhur eder. Alameti şudur ki; gürbi sırlarının açılması, meleklerin saçılması, Allah’u Teâla’nın izni ile kullarına haber verip, Rab’bil Alemin’in kullara açılması. Ruhun bahsinden ise, her ne kadar, Cebraili (a.s.) anlıyorsak da, İsa (a.s.)’da bir ruhtur. Musa (a.s)’da. Rab’bil Alemin, Ademe’de ruhundan ruh vermiştir ve tarikat ruhu denmiştir. İşte o gece; seher vaktidir. Gülün açılması reyhan kokunun saçılması, bülbülün şad olması, güle kovuşması, gönle ruhun doğması, Resulullah Efendimiz’in (s.a.v.) miraç alemi gibidir. Allah’u Teâla’ya yakın olması, gönül gözü ile Allah’u Teâla’yı görmesi gibi. Hazreti Ömer (r.a.) şöyle buyurdu:
“Kalbim, Rab’bimi gördü. Zira ortadaki perde, takva ile kaldırıldı.”
Rab’bim-i nur görmüşüm, birde ruh. Zira aşkımın eseri Ruhum, ruhundan eserdir. Beş vakit namazda yanına erişirim, görüşürüm, konuşturursa konuşurum. Rab’bim Teâla hiçbir kuluna vermediği karı bana verdi. Ruhum Ahmed’i Muhammed’in kopyası, velayet deryası. Şahı Nakşibendinin nakışıyım. Zinciri halkayım. Otuz ikinci sıradayım. Muhammet Halid-i Bağdadi, Vehbi Hayyati Terzi Baba ’dan (k.d.) almışım.
Mevlana Celalettin Rumi (k.d.) gönlümü doldurdu. Gönlüme çadır kurdu. Girdi içine oturdu. Bizi kabirlerde aramayın, biz ariflerin sinelerindeyiz buyurdu.
Daha önceki bahislerde Mürşid-i Kamilin bahsini yapmıştık. Mürşidi kamiller bunlar ile sınırlı değildir. Ne var ki; insan kabiliyeti herkese anladığı şekilden söylev şeklidir. Yoksa ete kemiğe büründük Yunus’leyin göründük denebilir. Kim, bundan anlar.
Tarikat bir yoldur. Yoldur da atlamı gidilir, yayamı gidilir, uçakla mı gidilir. Nasıl yürünür bu yol. Nasıl bir yoldur, nasıl bir anlayış. Şahı Nakşibendi, (k.d.) yol; Mürşid-i Kamildir diyor. Aklım almıyor, karıştırıyorum, anlamıyorum. Nasıl, oluryor da? bir kul yol oluyor? İşte burada karıştırıyorum. Hz. Allah (c.c.) buyuruyor hemen Bakara süresinin birinci, ikinci ayeti: “Elif Lam Mim. İşte bu kitap ki, bundan hiç şüphe yoktur. Müttekiler için hidayete erdirici, doğru yoldur.” Yani, insanın hidayete ermesi Kur-an’a tabi olmakla meydana geliyor ve dua ediliyor. Bizleri, doğru yola hidayet et. O kendilerine iman etmiş olduğun zatların yoluna. Şu söze, kulak vermek lazım.
Ayşe validemize, Resulullah Efendimiz’i (s.a.v.) sordular. Ayşe validemiz; “ O Kur’an idi ” buyurdu. Hacı Bayram Veli hocam; “Ben Kur-an’em” buyurdu. Hz.Mevlana “Ben Kur-an’ın beldesiyem” buyurdu. Şirin kardeşim kafanı zorlama. Tasavvuf aklın ötesinde. Aklın bittiği yerde başlar. Akıl buna yar değil. Bu aklın kârı değil. Bu kitap değil açıp okuyasın. O doktor değilsin ki; hastaya bakasın. Sen hastasın. O hasta değilsin ki; doktora bakılasın, derdinden anlasın. Şeker kardeşim bu dert; gönül, derdi. İşte bunu da anlamakta zorlanıyorum. Hocaya gidip soruyorum. Hoca bana; Allah (c.c.), Muhammet, Kur’an. Kıl namazını, yap ibadetini. Bırak şu sapıkları.
Allah (c.c.) aşkına! Kur-an’ dan iyi, mürşit mi varmış? Ve İsra süresi 82.ayet: “Ve Kur’an müminler için bir şifa, bir rahmettir.” Daha mürşitte ne ararlar bu insanlar. Yine kafa karışır. Birde şuna kafam karışıyor; Hz.Musa Kerimullah; (a. s.) bir ululazim peygamberken. Allah’u Teâla ile kelam ederken. Allah’ın (c.c.) emri ile kendisine (Musa’ya); kullarımın arasında bir kulum var. Ona, senin ihtiyacın var demesi. Onu, Hızır Veliye göndermesini aklım almıyor. Seyyit Burhanettin, (k.d.) Hz.Mevlana’ya şöyle söyler; Ben seni buraya kadar getirdim. Bundan sonra, sana bir zat gelir ki; O seni tamamlar. Bu kaçıncı mürşidi oldu. Yine kafam almadı. Bir mürşit, bir mürşit daha. İnsana bir mürşit lazım, değil mi?
Sana, Kur-an’dan hep yol göstereceğim. Hz.Hızır, Allah’u Teâla’nın bir Veli kuludur. Onunla beraber Hz.Allah(c.c.). Enbiya, Evliyasına; hayat suyu sunmuştur. Bağışla beni. Kimdir bu Veli. Yine aklım karışıyor. Bu Veli; benim hocam Hacı Bayram. İlmi, hikmeti, onda buldum. Tarikat kurdum yol oldum. Yol benim, bizden erişilir Mahbub’a. Mahbup bizimle. Mermer taşı yarıldı. Kur’an illiyim de. Ben Kur-an’ım. Onu yaşadım, levhime yazdım, ayet ayet, sayfa sayfa. Tam yirmi sene tefsir oldum. O bizde açtı Hacı Bayram, o kibarı kelam. O akşam Kadir gecesi; sehere dönüştü. Seher oldu. Aman Allah’ım, aman Allah’ım. Hacı Bayram, Hacı Bayram. Şems mi göründü Mevlana’ya, Şems’i Aruz ola. Bilemem ama; alem onunla doldu. Leylam ne oldu bilemedim.
Gavsu Geylan, Gavsu Geylan eyledi bizi üryan. Neylesin buna Numan. Ha hacım, ben sadece yazdım. O söyledi, ben yazdım. Sende, yazma dersin değil mi? Aklın var. Ama; ben kulum. O benim ağam. Sen nasıl kula kul isen, bende onun kuluyum.